16/05/2015

İlham Verenler: Kemal Özdemir

      Bugün size başka bir azmin hikayesini aktaracağız. Bu hikayenin adı Kemal Özdemir. Bir kolu olmayan, triatlonda yüzen, koşan ve bisiklete binen bir milli atlet.

      Henüz 9 yaşındayken bir tren kazasında sol kolunu kaybetti. Yaşadığı bu durum hem psikolojik, hem de fiziksel olarak bir çok insanın katlanabileceği bir yük değilken o koştu. Koştukça iyi hissetti. Yüzdü, bisiklete bindi.

      Hikayesi hepimize ilham verir nitelikte;

——- Hürriyet Gazetesi’nden direkt alıntı  ——-

      Dokuz yaşında pire gibi hareketli bir çocuktu. Çocuk parkında, bütün gün koşturup, evinin yolunu tutma zamanı geldiğinde, hareket etmeyen tren vagonlarının arasından karşıya geçmeye çalışmıştı. Ne olduysa o zaman oldu ve hareketsiz vagonlar yavaşça hareket etti ve üzerinden tam sekiz vagon geçti. Yaşaması bile mucizeyken, hastanede gözünü açtı. Solak bir çocuğun artık kullanabileceği bir sol kolu yoktu. Bir yıl eve kapandı. Etrafındakiler, “Çolak Kemal” diye dalga geçiyordu çünkü. Ama pes etmeye niyeti yoktu. Sağ eliyle yazı yazmayı öğrendi, iki eliyle bile ayakkabısını bağlayamıyorken tek eliyle bağladı. Herkesin evlerine çekildiği saatlerde hiç sebepsiz, sadece koşmaya başladı. Bildiği tek şey, koştuğu zaman mutlu olduğuydu. Arınıyor, belki de aileden gördüğü şiddet yüzünden, ruhunu tekrar çocukluğa döndürmek için yakalamaya çalışıyordu.
Bir yıl sonra okula döndüğünde de değişen bir şey olmadı, alaylar sürüyordu. En sevdiği beden eğitimi derslerine, ortaokul bitene kadar raporlu sayıldığı için giremedi. Ama öğretmenlerinden gizli basketbol ve masa tenisi oynuyor, koşmaya zaten hiç ara vermiyordu. Lisede okulda atletizm seçmeleri yapılıyordu. Hocasının karşısına dikilip, “Ben de seçmelere katılmak istiyorum” dedi. Hocası, gönlü olsun diye “Peki geç bakalım” dedi ama yarış bittiğinde, Kemal parkur rekorunu kırarak birinci olmuştu. Artık atletizm takımındaydı. Spor malzemelerine ihtiyacı vardı ama parası yoktu. Simit, ciklet, su satmaya başladı. Engelli olduğu için dövüp, simitlerini elinden almaya kalkıştılar. Bu kez, kendini korumak için tekvando yapmaya başladı. Artık belalılardan birkaçını yere bile seriyordu. Simitten kazandığı parayı iki şeye yatırıyordu: Spor malzemeleri ve kitaplar.

      MADENCİLİKTE NE İŞİM VAR

      Her ne kadar koşmaya tutkuluysa da, üniversitede Zonguldak’ın kaderi madencilik okumaya karar kıldı. Hacettepe Üniversitesi Maden Teknikerliği’ne girdi. Üniversitenin kros takımına katıldı. Hep birincilik ve derecelerle dönüyordu. Koşuya devam ettikçe, “Madencilikte ne işim var?” diyerek okulu bırakmaya karar verdi. Artık Türkiye’de nerede bir maraton koşulsa, kendini orada buluyordu. Koşu antrenörlüğüne başladı. 1993’te “Antrenörüm ve herkesi spor akademisine sokuyorum, ben niye girmeyeyim” dedi ve 33 yaşında sınava girerek Marmara Üniversitesi Spor Yüksek Okulu’nu kazandı. Mezuniyetten sonra da, İstanbul Üniversitesi’nde bedensel engelliler ve spor dersleri vermeye başladı. Deniz Harp Okulu’nun, spor hocası aradığını duyunca, hemen başvurdu ve kısa bir süre sonra da başantrenörlüğe yükseldi.

      Sürekli koştuğu için çevresindekiler ona ‘Koşan Adam’ lakabı taktı. Üstelik engellilerle koşmuyordu. 2003’te, Balkan Atletizm Şampiyonası’nda sağlamlarla yarışıp ikinci oldu. 2006’daysa, “Engelliler Federasyonu uyuyor mu? Yıllardır koşuyorum, dereceler alıyorum, niye bir şey yapmıyorlar” diye federasyonun kapısını çaldı. Evet, ondan haberleri bile yoktu. Aynı yıl Dünya Paralimpik Atletizm Şampiyonası’nda katılmak için Hollanda’ya gittiğinde ilk kez engellilerle yarışacaktı.. Dünya altıncısı olarak döndü. 2007’de, Çek Cumhuriyeti’nde Avrupa Şampiyonası yapılıyordu ve bu kez engelli sporcuların antrenörü olarak oradaydı. Ancak, sporcular hiçbir başarı gösteremeyince sinirlendi ve yarışlara katılmak için izin alarak Avrupa Şampiyonu oldu. Sıra, her sporcunun rüyası olimpiyatlardaydı. Pekin Olimpiyatları’na katılmak için barajı geçti. Pekin’de 42 kilometrelik parkurun, 38. kilometresine geldiğinde iki parmağını kırdı ama yine de yarışı bırakmadı. Yarışın son 4 kilometresinde acıdan ayakkabılarını fırlatıp, çıplak ayakla koşarak yarışı bitirdi ve Olimpiyat 13’üncüsü oldu.

      KOŞU, YÜZME VE BİSİKLET

      Kemal Özdemir İstanbul’da ilk kez yapılacak triatlon yarışlarında engelsizlerle yarışabilmek için Triatlon Federasyonu’ndan özel izin aldı. Yarın Caddebostan’da yapılacak yarışlarda, önce 750 metre yüzecek, sonra 20 kilometre bisiklet kullanacak ve 5 kilometre koşacak. İyi bir yüzücü ve zaten iyi bir maratoncu olduğu için bunlar işin kolay tarafı. Zorluk, tek koluyla kullanacağı bisiklette. Zaten düne kadar, Salcano bisikletleri sponsor olmasaydı bir bisikleti bile yoktu. Ona herkes sırtını çevirmişken, teşekkür ettiği kişiler de yok değil Özdemir’in. Biri, yıllardır koşulara katılabilmesi için sponsor olan arkadaşı Arif Hikmet Bildik ve Ansal Spor. “Onlar olmasa ben hiçbir şey yapamazdım” diyor.

————————-