KALEMİN UCUNA DÖKÜLENLER

Her şey önce bir hayalle başladı. İlk başta anne babamın hayaliydim. Dünyaya geldim. Sonra kendim hayal kurmayı keşfettim ve kendime hayallerimden bir dünya yarattım...
01/10/2010

Büyüyünce Akıllanıp Geçmez!

Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu:  “Büyüyünce Akıllanıp GEÇMEZ!”



        Geçtiğimiz hafta,  sadece Popüler Psikiyatri dergisinin değil, Pedam’ın da olmazsa olmazı Fulya'mız “ Bak bu senin ilgini çeker, benim yerime sen gitsene ” diyerek elime bir davetiye tutuşturdu. Davetiyede şunlar yazıyordu:“Dünyada görülme sıklığı yüzde 5.23 olarak belirtilen ve yüzde 76 oranında kalıtsal olduğu belirlenmiş olan DE/HB ve tedavisi ilgili sorularınız için hekimlerimiz 25 Eylül 2010 Cumartesi günü öğle yemeği saatinde hazır olacaklar. 3.DE/HB Enstitüsünde sizi de aramızda görmekten mutluluk duyacağız.”

        Davetiye basın mensuplarına gönderilen bir davetiyeydi ama konu benimle ilgili olduğu için hemen kabul ettim Fulya’nın teklifini.  Kabul ettim etmesine de bir yandan da beynimin içinde bir ses sürekli vıdı vıdı ediyor:   “Böyle bir organizasyon var ve benim niye haberim yok? DE/HB ile ilgili konferanslara katılmak için dünyanın öbür ucuna giderken, neden burnumun dibindeki organizasyonun sadece basın toplantısına katılıyorum?” Kendime bir öfke, organizasyonu düzenleyen Janssen-Cilag firmasına bir öfke, bir alınganlık… Nitekim cumartesi basın toplantısına gittiğimde, daha önceden tanışmış olduğum ilaç mümessili arkadaşı yakalayıp bir güzel tribimi attım. O da gayet kibar bir şekilde durumu izah etti. Durum şuymuş, 3.DE/HB Enstitüsü kıdemli doktorların  “Ergenlerde DE/HB “konusunda çiçeği burnunda doktorları bilgilendirmek için düzenlenmiş bir organizasyonmuş. Sağlık Bakanlığı ilaç firmalarının psikolog ve danışmanları bu tarz organizasyonlara çağırmalarına izin vermediği için de benim haberim olmamış. Bu sefer işin rengi birdenbire değişti tabii benim için. İçimdeki öfke yerini yüzümdeki tatlı bir tebessüme bıraktı. Burada hemen DE/HB’liler ile ilgili küçük bir not düşmek istiyorum. Huyumuz kurusun; ilk, tek, özel ve farklı olmayı seviyoruz. :) Sanıyorum-aslında hayır eminim-basın toplantısı da olsa meslektaşlarımın olmadığı bir yerde tek danışman/koç olmak beni mutlu etmişti. Ama asıl mutlu eden ve heyecanlandıran, hocalardan yeni bir şeyler öğrenme fırsatıydı. Çünkü her zaman bu kadar iyi uzmanı bir arada bulmak ve farklı bakış açılarını görmek bizler için pek mümkün olmuyor.

        Kıdemli doktorlar ekibi Prof.Dr. Bengi Semerci, Prof. Dr. Yankı Yazgan, Prof. Dr. Nahit Mortavallı Mukaddes, Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan ve Doç. Dr. Aynur Akay’dan oluşuyordu. Hepsi 15’er dakika bizlerle görüştüler.  Zaman olarak kısa ama kalite olarak on numara görüşmelerdi. Umarım gazeteci arkadaşlar, uzmanların verdikleri mesajları doğru ve eksiksiz bir şekilde okuyucuya ulaştırabilirler. Bu görüşmelerin benim için en çarpıcı kısımları “eğer DE/HB tedavi edilmezse ne olur?” ve “ DE/HB’de erken tanı ve tedavinin önem”iydi. Tüm doktorlar DE/HB tanısı almış ergenlerin risk altında olduklarının altını çizdiler. Aşırı hız yapma, trafik cezaları, trafik kazaları, yaralanmalar, obezite artışı, aşırı yeme-kusma atakları, sigara, alkol ve madde kullanımı, ergen gebelikleri, riskli cinsel deneyimler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar tedavi edilmeyen ergenlerin karşılaşabileceği sorunlar olarak ele alındı. Bu durumu en güzel ifade eden sloganda Prof. Dr. Bengi Semerci’den geldi:  “DE/HB Büyüyünce Akıllanıp GEÇMEZ!”

        Ne doktorların ne de bizlerin amacı anne babaları korkutmak ve kaygı oranlarını arttırmak değildir. Altını çizmek istediğimiz nokta “aman nasıl olsa büyüyünce geçer, küçücük çocuğa bunun için ilaç mı verilirmiş” düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu farkettirmektir. Fren sistemi iyi çalışmayan ve çabuk gaza gelen DE/HB’li çocuk ve ergenlerin erken yaşta tedavi görmeleri çok önemlidir. Çünkü erişkinlik döneminde kişilerin alışkanlıklarını değiştirmeleri çok daha zordur. Bu yüzden de erişkinlik döneminde hem ilaç tedavisinin etkisi %50 azalmakta hem de kişiler davranış değiştirmeye yönelik çalışmalarda daha direnç göstermektedirler.