KALEMİN UCUNA DÖKÜLENLER

Her şey önce bir hayalle başladı. İlk başta anne babamın hayaliydim. Dünyaya geldim. Sonra kendim hayal kurmayı keşfettim ve kendime hayallerimden bir dünya yarattım...
01/03/2012

Dilinizin Söylediğini Kalbiniz Onaylar mı?

        Bir haftadır evde hummalı bir temizlik içersindeyim. Attıklarımı daha doğrusu yıllardır biriktirdiklerimi görseydiniz küçük dilinizi yutardınız. Düşünün lise son sınıfta okulun yılbaşı partisine gidebilmem için ailemin imzalaması gereken izin kağıdı çıktı bir yerlerden, sene 1995 bu arada! Anıları biriktirmeyi sevdiğimi biliyordum ama bu kadar çöp ruhlu olduğumu bilmiyordum. İşte sırf bu dip köşe temizlik yüzünden ben size bu yazıyı öğretmenler gününe yetiştiremedim.

        (Derin bir sessizlik)

        Yalan! Vallahi de yalan billahi de yalan… Eğer ruhum aksaydı bu yazıyı o tarihe yetiştirmeye, inanın yetişirdi. Ama akmadı, akamadı. Çünkü...

        Aslında çok şanslıyım ki bana güvenen, destek veren, benden ümidini kesmeyen, önümü açan, hayatımda iz bırakan çok iyi öğretmenlerim oldu hayatımda. İlkokul birinci ve ikinci sınıfta beni okutan, soyadını hatırlayamadığım ama uzun yıllar sevgisini ve şefkatini rüyalarımda hissettiğim Nejla öğretmenim, Cemal Bal, rahmetli Mesude Arslan, rahmetli Tansu Köktürk, Didem Gürzap, Hande Merdinler, Nur Paşalıoğlu, Patricia Güler, Larry Burlew ve daha ismini burada sayamadığım diğer öğretmenlerim… Hepsinin ben de emeği çok. Ama bu kadar iyi öğretmenlere sahip olmuş olmama rağmen maalesef öğretmenler günü bende pek hoş duygular uyandırmayan, hatta ciddi öfke yaratan bir gündür. Bunun sebebi de ilkokul üçüncü sınıfla beşinci sınıf arasında beni okutan öğretmenimdir. Aradan neredeyse 30 sene geçmesine rağmen o öğretmenimle ilgili anılarım sanki dünmüş gibi canlıdır zihnimde ve yüreğimde.

KENDİMİ SUÇLADIM

        Benim için zor bir dönemdi. Hem çok sevdiğim mahallemden, okulumdan, canım öğretmenim ve arkadaşlarımdan ayrılmış, hem de yeni öğretmenim tarafından hiç de güler bir yüzle karşılanmamıştım. Kendi de açık yüreklilikle her zaman, nakil öğrencileri istemediğini söyler ve gitmeleri için de elinden geleni yapardı. Çünkü kendisi okulun en hırslı ve başarılı öğretmeniydi, biz “nakil öğrenciler” ise onun sıfırdan yetiştirdiği öğrenciler olmadığımız için başarısına gölge düşürebilecek öğrencilerdik. Evet, hakkını yememek lazım, gerçekten iyi bir öğretmendi. Allah razı olsun “matamatik” yerine “matematik “yazmayı bana o öğretti. Hemen burada bir dip not düşmek isterim, benim zamanımda matematik kelimesini doğru yazmak, ilkokul öğretmeninin iyi bir öğretmen olduğunun kanıtıydı. Ve siz de tahmin edersiniz ki, bugün ki başarımı kesinlikle matematik kelimesini doğru yazabilmeye borçluyum. Hırslı ve başarılı öğretmenimin o kadar da başarılı olmadığı konular da vardı pek tabii ki. Mesela, her şey “öğretmek” değildi.

        Canım Nejla öğretmenim belki matematik kelimesini doğru yazamıyordu ama öğrencilerine karşı her zaman ilgili, sabırlı, şefkatli ve sevgi dolu bir öğretmendi. İstisnasız her sabah yoklama zamanı başka bir aleme dalmış olan ve arkadaşlarının onun yerine "burada" demek zorunda kaldığı bendenize bir gün olsun kızmamış, onu arkadaşlarının önünde mahcup etmemişti. Yeni öğretmenim içinse sevgi ve ilgi sadece akademik başarıya sahip öğrencilerine gösterdiği bir ayrıcalıktı. Şimdi ne olur biraz durun ve gözünüzün önüne dokuz yaşındaki bir çocuğu getirin. Ve bu çocuğun dokuz yaşından on iki yaşına kadar hemen her gün öğretmeni tarafından arkadaşlarının içersinde sözel ve/ya da fiziksel şiddete maruz kaldığını, sınıfta “Bil bakalım kim?” oyununu oynanırken arkadaşlarının bile onu “Öğretmenimizden sürekli azar işitir” diye tanımladığını düşünün. İşte benim üç senem aynen bu şekilde geçti, fazlası yok eksiği çok!

BİR TÜRLÜ SEVGİSİNİ KAZANAMADIM

        Öğretmenime olan öfkeme rağmen uzun yıllar kendimi suçladım, akademik olarak başarısız olup öğretmenimin sevgisini kazanamadım ve aileme layık bir evlat olamadım, diye. Yıllar sonra çok şükür kendimi suçlamayı bıraktım. Daha doğrusu ben bıraktığımı zannetmişim.

        Ne olduysa bundan tam bir ay önce Uluslararası DEHB Konferası'na katılmak için gittiğim Amerika yolculuğum esnasında oldu. "3 günlük konferans bahane, 10 günlük tatil şahane" sloganıyla kardeşimin ve iki can dostumun kanlarına girerek hem çok uzun zamandır ruhumun ihtiyacı olan müthiş bir tatil yaptım, hem de çok güzel bir eğitim ve fark etme sürecinden geçtim. Yok , bahsettiğim konferans değil. Evet, konferans da çok faydalıydı- ki o da muhtemelen bir sonraki yazımın konusu olacak.

GERÇEKTEN “AFFETTİM” Mİ?..

        Ama benim bahsettiğim başka bir şey. Ben bu yolculukta fark ettim ki benim aklımın süzgecinden geçip dillenen her sözümü meğer kalbim onaylamıyormuş. Hani kocası tarafından aldatılan bazı kadınların dilinden "Affettim" kelimesi dökülür ama aslında gönül yaraları derindir ya, işte benimki de o misalmiş. Meğer ben yıllarca, ne zaman ilkokul yıllarımı düşünsem o anki yaşımın cüssesi ve hayat tecrübesiyle kendimi o sıralara oturtuyormuşum. Ağzımdan dökülen kelimeler ne kadar "Ben suçsuzdum" dese de benim yaralı gönlüm ve ruhum gizli gizli hala kendini suçlarmış. Ama bu sefer ilk kez dokuz yaşın masumiyetiyle oturmayı başarabildim o sıralara. Nasıl mı? Yazımın başında da dedim ya aslında öğretmenlerden yana çok şanslıydım. Bu sefer de şansım yaver gitti ve yolculuğumda bana bilge bir öğretmen eşlik etti. En güzel yanı da öğretmenimin yolculuk boyunca bana bir şeyler öğretme gibi bir çabasının olmamasıydı. Ve ben bir kez daha anladım ki, öğrenmenin yaşı olmadığı gibi öğretmenin de yaşı yoktu. Size bahsettiğim öğretmenim, kendi de adı gibi derin olan sekiz yaşında bir kız çocuğuydu. Onun vesilesiyle çocuk benden af diledim yıllarca onu suçladığım için, o da beni affetti ve güle oynaya bir tatil geçirdik birlikte.

        Genellikle anne babalar, tabii ki her zamanki gibi iyi niyetle, çocuklarına hep bir şeyler öğretme çabası içersindedirler, asıl öğrencilerin kendileri olduklarını bilmeden. Umarım bu yazı anne babaların öğrenciliklerini fark etmelerine vesile olur. Değerli öğretmenlerimin izniyle, tüm çocuklarımızın geçmiş öğretmenler gününü kutluyorum.