KALEMİN UCUNA DÖKÜLENLER

Her şey önce bir hayalle başladı. İlk başta anne babamın hayaliydim. Dünyaya geldim. Sonra kendim hayal kurmayı keşfettim ve kendime hayallerimden bir dünya yarattım...
27/01/2011

Dünyanın En Kolay 2 İşi

        Dünyanın en kolay ve en zevkli işleridir eleştirmek ve akıl vermek. İlk önce eleştiririz, sonra da bir güzel akıl veririz. Çoğu zaman bu ikili, paket programdır ama kimi zaman birbirlerinden bağımsız da takılırlar. Bizler de yaptığımız bu iki işle kendimizi çok iyi hisseder, karşı tarafı ise fitil ederiz. Aslında çok iyi niyetliyizdir, amacımız sadece karşımızdakine yardım etmektir. Gizli kazancımız ise paha biçilmez bir ego tatminidir. Tek sorun;  biz eleştirirken ve akıl verirken iyidir ama bize yapıldığında inanılmaz sinir bozucudur.

        DE/HB’li kişilerin makûs talihidir “eleştirilmek.” Ben de bundan yıllarca nasibini almış bir kişi olarak,  Başak burcu olmama rağmen, “eleştiri” kelimesini hiç sevmem. Eleştiriyi kabul edebilecek “olgunluk”ta olmadığımdan değil; eleştirinin “yapıcı” olduğuna inanmadığımdan.  Sanıyorum, Türk Dil Kurumu da benimle aynı fikirde olacak ki “yapıcı eleştiri” diye bir kelimeyi barındırmıyor içinde.  Çünkü içinde “tenkit” bulunan bir konuşmanın yapıcı olabilmesi pek mümkün değildir. Bilinen bir gerçek var ki, sürekli eleştirilen birinin özsaygısı ve özgüveni bir süre sonra yerleri süpürmeye başlar. Bir de bonus olarak içinde patlamaya hazır bir yanardağ oluşur. Aslında bu yanardağ kişinin kendini koruması için ortaya çıkar.  Kimi içindeki öfkeyi agresif olarak dışarı yansıtır, kimi öfkesini halı altına süpürerek “sakinmiş” gibi davranır, kimi de öfkesini karşısındakiyle “sessizce zıtlaşarak” gösterir.  

        Şimdi bu satırları okuyan herkese sormak istiyorum:

        En son kimi eleştirdiniz ve kime akıl verdiniz?

        Karşınızdaki gerçekten bunu duymak istiyor muydu acaba?

        En son kim tarafından eleştirildiniz ve ne hissettiniz?

        En son kim size akıl verdi?

        Siz gerçekten o kişiden akıl istemiş miydiniz?

        Peki, ne yapacağız? Karşımızdakine onunla ilgili bizi rahatsız eden bir şeyi söylemeyecek miyiz? Fikrimizi paylaşmayacak mıyız? Hayır, tabii ki söyleyeceğiz. Ama ilk önce lügatimizden “eleştiri” kelimesini çıkartacağız. Bu işin okulunu okumaya başladığımdan beri “eleştiri” kelimesi yerine “geri bildirim” kelimesini kullanmayı tercih ediyorum. Hem kulağa daha hoş geliyor hem de içinde tenkit olmadığı için gerçekten yapıcı olduğunu düşünüyorum. Zaten geri bildirim kelimesinin sözlük anlamı da: yapılan bir davranışın sonucu hakkında insanın çevreden edindiği bilgidir. Bu olumlu da olabilir, olumsuz da.  

        Karşınızdaki çocuk, ergen, erişkin de olsa kişinin olumsuz bir davranışına geri bildirimde bulunurken dikkat edilmesi gerekenler:

1.       Doğru zamanı seçin.

2.       İzin isteyin.

3.       Geri bildirimi kesinlikle yalnızken yapın, yanınızda başkaları olmasın.

4.       Söze ilk önce karşınızdaki kişinin olumlu bir davranışıyla başlayın.

5.       Lafı sakız gibi uzatmayın. Kısa ve net olun.

6.       “Niye?” “Neden?” ve “Niçin?” soru kelimelerinden uzak durun. Çünkü bu soru kelimeleri suçlayıcıdır.

7.       Davranışa yönelik konuşacağınızı unutmayın!

8.       Yargılamayın.

9.       Sizin karşınızdaki kişinin davranışı sonucunda ne hissettiğinizi paylaşın.

10.   Öneriniz varsa, önce izin isteyin. Eğer karşı taraf kabul ederse öneride bulunun.

11.   İşbirliğine açık olduğunuzu belirtin ama karşı tarafı zorlamayın.