KALEMİN UCUNA DÖKÜLENLER

Her şey önce bir hayalle başladı. İlk başta anne babamın hayaliydim. Dünyaya geldim. Sonra kendim hayal kurmayı keşfettim ve kendime hayallerimden bir dünya yarattım...
17/02/2011

Öfkemiz Burnumuzda

        Öfke “olumsuz” bir duygu olarak adlandırılsa da, aslında çoğu zaman öfkenin altında karşı tarafa vermek istediğimiz bir mesaj vardır.  Bu yüzden de bir şeylere öfkelenmek ya da birilerine kızmakta hiçbir sorun yoktur aslında. Asıl sorun, öfke tuzağına düşüp yaptıklarımızdır. Bu DEHB’lilerin çok sık yaşadığı bir durumdur. Bu yüzden sık sık haklıyken haksız durumuna düşerler. Ama son dönemde şunu fark ettim ki, meğer öfkeyi kontrol edememek sadece DEHB’lilerin sorunu olmaktan çıkmış, tüm ülkenin sorunu haline gelmiş.  Ve işin daha da kötüsü, öfkeden o kadar beslenir hale gelmişiz ki, onu kontrol falan da etmek istemiyoruz.

        Hadi itiraf edelim; kaçımız birine sinirlendiğimizde, ona elimizin tersiyle, şöyle gerine gerine patlatmak istemiyor ya da kelime dağarcığımızda olan tüm argo kelimeleri kullanarak onu, kibar tabiriyle, yerin dibine sokmak istemiyoruz. Kimimiz sadece bunun fantezisini kuruyoruz. Kimimiz de aktif olarak eyleme geçip, başkalarının saygınlığını yerle bir ederek, kendi saygınlığımızı ya da düşüncelerimizi savunmaya çalışıyoruz. Eyleme geçsek de geçmesek de, karşı tarafa verdiğimiz ya da verebileceğimiz fiziksel/ruhsal hasardan da maalesef gizli haz alıyoruz.

        Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Türkiye’deki ergen profili ile ilgili bilgi edinebilmek için bir araştırma yapmış ve bu araştırmanın sonucuna bakarak uzmanlar ergenlere öfke kontrol eğitimi verilmesini önermiş. Bence de harika bir fikir. Hatta sadece bu eğitim değil, daha geniş kapsamlı bir eğitim olan “Duygusal Okur-Yazarlık” eğitimleri de verilmelidir, gençlerimizin duygusal zekâlarını geliştirmek için. Çünkü Türkiye’nin bir başka gerçeği de duygusal bir millet olmamıza rağmen duygusal zekâsı çok da yüksek olmayan bir milletiz. Ne kendi duygularımızın farkında olup onları yönetebiliyoruz, ne de karşımızdakinin.

        Ama sadece ergenlerin bu konuda eğitilmesi yeterli değil. Ergenlerden önce anne babaların bu konuda eğitilmeleri gerekiyor. Çünkü yapılan araştırmalar, öfke sorunu yaşayan kişilerin öfkeyle sorunu olan anne babalar tarafından yetiştirildiğini gösteriyor. Seanslarımda anne babalara, çocukların bizlerin aynası olduğunu ve onlardan nasıl davranmalarını bekliyorsak, ilk önce biz büyüklerin o davranışı sergilemesi gerektiğini söylerim. Onlar da bana her seferinde “benim o kadar olumlu özelliğim varken neden olumsuz yönlerimi kendine örnek alıyor” diye cevap verirler. İlk başta haklı bir isyan gibi gözükse de bu yaklaşım aslında sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değildir.

        Öfke ile ilgili yazmak istediğim daha çok şey var ama sonra… Son olarak, bu satırları okuyan sizlere sormak istiyorum:

“Siz öfkenizi nasıl gösteriyorsunuz?”